Sorunu sor hemen cevaplansın.
Paul Auster Sözleri Nedir
Paul Auster, Cam Kent
Ve ondan sonra kafamın içinde çarklar dönmeye başladı... Derken koca bir olanaklar dünyası açıldı önümde. Bir yıl sonra Cam Kent'i yazmaya giriştiğimde o yanlış numara, kitabın en önemli olayına dönüşmüştü, yani bütün o hikayeyi başlatan hataya.
Özel dedektif Paul Auster'le konuşmak isteyen biri, 'Quinn' adlı bir adama telefon eder. Ve tıpkı benim yaptığım gibi, Quinn de o adama yanlış numara çevirdiğini söyler.Ertesi gece yine aynı şey olur ve Quinn yine kapar telefonu. Ama benimkinden farklı olarak Quinn'e bir şans daha tanınır. Üçüncü gece telefon yine çaldığında arayanın oyununa katılır Quinn ve işi üstlenir.
Evet, der ona, ben Paul Auster'im, ve o dakikada karmaşa başlar.
Paul Auster, Kırmızı Defter
O, senin bu dünyanın tahmin edemeyeceği kadar iyi biri olduğuna, bu yüzden de dünyanın seni ezip geçeceğine inanıyor.
Paul Auster, Görünmeyen
Parlak ışık, sonra karanlık. Gökyüzünün her köşesinden yağan güneş ışığı, ardından gecenin karası, suskun yıldızlar, dalların arasında dolaşan rüzgâr. Günlerin değişmeyen akışı.
Paul Auster, Karanlıktaki Adam (Man in the Dark)
Kent de böyle işte. Herhangi bir sorunun yanıtını biliyorum, diye düşündüğün anda, artık sorunun bir anlamının kalmadığını fark edersin.
Paul Auster, Son Şeyler Ülkesinde
Bu böyle başlıyor demek ki, çabalarıma rağmen. Sözcükler, artık onları bulamayacağımı sandığım anda geliyor aklıma. Onları bir daha kullanabileceğimden umudumu kestiğim anda. Her gün aynı çaba, aynı boşluk, hep aynı unutmak - hemen ardından - unutmamak isteği.
Paul Auster, Son Şeyler Ülkesinde
Ayrıntıları sorma bana. Anlattıklarım yeter. Yeter de artar bile. Senin ne düşündüğünü bilmiyorum, ama gerçek sorun acımasızlık değil asla. Burada en kolay parçalanan şey insanın yüreğidir.
Paul Auster, Son Şeyler Ülkesinde
Alışkanlıklar da ölümcül sonuçlar doğurur. Herhangi bir şeyle yüzüncü kez de karşılaşsan, daha önce hiç rastlamamış gibi davranman gerekir. Kaç kere karşına çıkarsa çıksın, hep ilk kez görüyormuş gibi bakmalısın. Bunun hemen hemen olanaksız sayılabileceğini biliyorum, ama öyle olması zorunlu. Kesin bir kuraldır bu.
Paul Auster, Son Şeyler Ülkesinde
Birine toslamak ölümcül sonuçlar doğurabilir. İki insan çarpışınca birbirlerini yumruklamaya girişiyorlar. Ya da yere yuvarlanıyor, kalkmaya yeltenmeden düştükleri yerde kalıyorlar. Eninde sonunda, insanın düştüğü yerden kalkmaya yeltenmediği bir an geliyor çünkü. Gövdeler sızlıyor, o sızı dinmek bilmiyor. Bunun bir çaresi de yok. Burada başka yerlerden çok daha fazla sızlıyor gövde.
Paul Auster, Son Şeyler Ülkesinde
Çevrede görülen her şey insanı yaralayabiliyor, insanı küçültebiliyor. Bir şeyi görmekle, yalnızca görmekle, bir parçanı kaybediyorsun sanki. Çoğu kez, bakmanın tehlikeli olabileceğini seziyor, gözlerini kaçırmak, hatta sımsıkı yummak eğilimini gösteriyorsun. O yüzden de şaşkınlığa kapılmak, baktığın şeyi gerçekten görüp görmediğini kestirememek ya da gördüğünü başka bir şeyle karıştırmak, ya da daha önce gördüğün -hatta düşlediğin- bir şeyi anımsadığını sanarak bocalamak çok kolay. Bu işin ne kadar karmaşık olduğunu anlayabilir misin? Herhangi bir şeye bakıp, "Ben şuna bakıyorum," demek yetmez. Gözünün önünde duran şey bir kalem ya da bir parça ekmek kabuğuysa bu olabilir belki. Ama ölü bir çocuğa, başı ezilmiş ve kana bulanmış olan, sokakta çırılçıplak yatan küçük bir kıza baktığını fark edince ne yapacaksın? O zaman ne diyeceksin? Hiç kemküm etmeden, dümdüz bir sesle, "Ölü bir çocuğa bakıyorum," diyebilmek kolay değil. Beyin sözcükleri biçimlendirmemekte diretiyor. Yapamıyorsun nedense. Çünkü gözünün önündeki şey kolayca içinden sıyrılabileceğin, kendinden ayrı tutabileceğin bir şey değil. Yaralanmak dediğim zaman bunu anlatmak istemiştim. Bakıp geçemiyorsun, çünkü gördüklerin -nedense- senin bir parçan, içinde gelişen öykünün bir bölümü oluyor. Hiçbir şeyden etkilenmeyecek kadar katılaşmak iyi olurdu herhalde. Ancak o zaman da insanlardan büsbütün kopar ve öyle bir yalnızlığa kapılırsın ki hayat katlanılmaz duruma gelir. Bunu yapmayı başaranlar, kendilerini birer canavar haline sokacak gücü kendinde bulanlar da var. Ama sayılarının ne kadar az olduğunu bilsen şaşarsın. Ya da şöyle diyeyim: Hepimiz canavarlaştık, ama yüreğinde bir zamanlar yaşadığı hayatın bir kırıntısını taşımayanımız yok gibi.
Paul Auster, Son Şeyler Ülkesinde
Gerçek aşk, diyor, zevk almaktan olduğu kadar zevk vermekten de haz duymaktır.
Paul Auster, Görünmeyen(Sf.113)
İlk mektubunda kendi yazdığı sözcüğü tekrarlayarak, Korku iyi şeydir, diye devam ettim, korku biraz risk almaya, kendimiz aşmaya yöneltir; kendini güvende hisseden hiçbir yazar değerli bir yapıt üretemez.
Paul Auster, Görünmeyen(Sf.72)
... olduğumuz yerde değiliz, sahte bir konumdayız. Doğamızdaki bir zaaf yüzünden, bir durumu varsayıyoruz, kendimizi onun içine yerleştiriyoruz ve bu yüzden de kendimizi aynı anda iki durum içinde buluyoruz, içinden çıkılması iki kat zor oluyor.
Paul Auster, Hayaletler(Sf.43)
Nesneler bir bütünken, kelimelerimizin onları ifade edebileceğine güvenimiz tamdı. Ama bu şeyler yavaş avaş parçalara ayrıldı, param parça olup kaosa düştü. Yine de kelimelerimiz aynı kaldı. Kendilerini yeni hakikate uyduramadılar. Bu yüzden gördüğümüz şey hakkında ne zaman konuşmaya çalışsak, yanlış konuşuyoruz, temsil etmeye çalıştığımız şeyin kendisini çarpıtıyoruz. Bu her şeyi berbat ediyor.
Paul Auster, Cam Kent(Sf.86)
Eveet. Bir sürü şey var. Size bunları anlatmaya çalışıyorum. Biliyorum kafamda her şey yolunda değil. Ve evet doğru, bu benim kendi özgür irademle oluyor ve durmadan bağırıyorum. Çığlık üstüne çığlık. Hiçbir nedeni yok. Sanki bir nedeni olmalıymış gibi. Ama benim bildiğim hadarıyla bir nedeni yok. Ya da başkasının. Hayır, yok. Bir de öyle zamanlar oluyordu ki ağzımdan tek bir söz bile çıkmıyor. Günlerce, günlerce. Hiçbir şey, hiçbir şey, nasıl kımıldayacağımı unutuyorum. Ya ya. Hatta görmeyi. İşte o zaman Bay Hüzün oluyorum.
Paul Auster, Cam Kent(Sf.27)
(Bay Hiçkimse'den...)
Destedeki bütün kartlar sizin kaybedeceğiniz biçimde dizilmişse,o eli kazanmanın tek yolu,kurallara karşı gelmektir.Yalvar,ödünç al,ne yaparsan yap;suçüstü yakalansan da hiç değilse bir amaç uğruna mücadele etmiş olursun.
Tarih: 2016-03-02 01:57:24 Kategori: Sözlük
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.